Güneşin yaymış olduğu ışık ışınlarının atmosfer tabakasından geçerek dünya üzerine düştüğü bilinir. Ozon tabakasının kullanılan kloroflorokarbon gazları, gereksiz sanayileşme ve hava kirliliği dolayısı ile incelmesi sonucu güneşin dünyaya yaymaması gereken zararlı ışınlar da yayılım gösterir. Bu nedenle özellikle güneşe ışınlarının en dik olarak geldiği öğle saatlerinde küresel ısınmanın zararı gözetilmemelidir. İnsan sağlığı açısından yalnızca cilt problemleri yaratmak ile kalmayıp ciddi X ışınlarına maruz bıraktığı için ciddi organ yetmezliği durumuna kadar etkileyebilir.
Isı Geriliminin Coğrafya Üzerine Etkisi
Vücudun aşırı derecede ısındığı, ve normal zamanlama sırasında normal şartlarda kendi normal ısısına geri dönemediği zamanlarda vücut ısısının kontrol edilemez olduğu durumlar gözlenir. Bu durumuna ısı gerilimi adı verilir. Halk arasında bilinene vücut ateşlenmesinden farklı bir durumdur ve bununla karşılaştırılmamalıdır. Isı gerilimi vücudun aşırı ısınması sonucu organların olmaması gereken sıcaklığa ulaştığında organların iflas etmesi durumu gözlemlenir.
Isıl gerilimden korunabilmek amacı ile vücudun kendi kendine gösterdiği en güzel direnç vücudun terlemesi durumudur. Kişi organların zarar görmesini ancak terleme yoluyla atabilir. Bu ısıl gerilimin küresel ısınma ile ilgisi durumunu merak edenler olabilir. İşte ısıl gerilim ve küresel ısınma arasındaki ince çizgi:
Yapılan doktor ve bilim insanlarının araştırmalarına göre kaydedilen veriler, güneş ışınlarının zararlı kısmı küresel ısınma sonucu dünyaya geldiğinde kişinin motor beyin sistemlerinin etkilendiği ve ruhani yapısının değişikliğe uğradığı görülmüştür. Ruh sağlığı bu bahsedilen X ışınları nedeni ile bozulduğunda bir diğer sıkıntı da ısıl gerilimi artırır. Bu nedenle aşırı ısınan iç organlar da olası gereken ısıdan çok yüksek ısıyla karşılaşır. Organ çalışmasını sağlayan yapısal proteinler ise optimum seviyede sıcaklıkta olmadığından yapılarındaki enzimler çalışmayı durdurur ve denatüre olur. Bu durum da çoklu organ yetmezliği durumuna yol açar.
